11.08.2015

Tatavla'da Bir Delirme Vakası'ndan kısa bir öykü

 

Okur fotoğraflarından minik bir seçki ile...




BİSİKLET YA DA MENEKŞE NEDEN ISSIZLAŞTI



Artık trenlerin durmadığı, geçmişin neşesine inat, süratle geçip gittikleri ıssız, insansız eski Menekşe İstasyonu'nun yanıbaşından, Basınköy istikametine doğru perona paralel devam ederken, nemrutluğu kadar nekesliğiyle de nam salmış bahçe komşumuzun sirke sineği doğal yaşam alanı köhneler köhnesi bakkal dükkânının kasvetli köşesinden kıvrılarak yükselen, dikleştikçe müzmin şairleri göğüs kafeslerinden kavrayarak eziveren, sevda kırığı belagatlerini yalçınlığı ile büzüveren, gönülsüz tırmanışın iflahını anında kesiveren, insanı hem rezil hem rüsva eden o eşek anırtan yokuşunun bozuk asfaltı üzerinde bir uçtan diğer uca gide gele, gide gele bisiklet sürmeyi öğrendiğim sıcak yaz günlerinde, henüz petrol dolum tesislerinin canına okumadığı, arıtma inşasını gereksiz bir uğraş olarak gören -sudur, temizler kafalı- sözde halk hizmetkarı kalantorların, belediyeci baronların insafıyla envai çeşit insan ifrazatının oluk oluk akıtılarak mahvına neden olmadığı bir zamanda, cam berraklığını tenimize ve ruhumuza kutlu bir nimet gibi sunan tertemiz deniziyle Menekşe sahiline açılan istasyon alt geçitinin dar ve parapetsiz yan duvarından düşmeyeyim diye arkamdan usulca tutan mahallenin yağız delikanlıları, ben biraz büyüyüp serpilince ellerine şehvetlerini tükürüp, arkamdan hoyratça tutmak  istediler. 




Bisikletime atladığım gibi pedalları hırsla çevirdim; hızla oradan uzaklaştım.









Kitaptan alıntılanan illüstrasyon 
Emel Akın'a aittir.